30 Mayıs 2010 Pazar

Üzülüyorum.

Bugünlerde hayat benim için üzerine kırmızı pul biber serpiştirilmiş vanilyalı dondurma gibi.
Zevk ala ala, tadını çıkara çıkara, mutlu mesut yerken olan birkaç olay var.

En önemlisi -o kadar değerli ki benim için. her şeyi sallayabiliyorum.- çok fazla sevdiğim bi öğretmenimi gelin yapıyor ve Ankara'ya yolluyorum. Hayır, bu Ankara'da ne var anlamıyorum. Son günlerde sevdiğim, tanıdığım herkesi Ankara'ya verir oldum.

Çok üzülüyorum çünkü, bu senenin harika geçmesinin tek sebebi o. Hala daha mükemmel geçiyor. Sakladığım konser biletleri, fotoğraflar, anılar. O kadar güzel ki. O olmadan naparım, bilmiyorum. Hiç bilmiyorum.

Gerçi bundan 3 sene sonra İstanbul'da olacağım büyük ihtimalle. O bırakmazsa, ben onu bırakmak zorunda kalacağım.

Üzülmemeye çalışıyorum bu yüzden. Hiçbir varlık kalıcı değil çünkü. Bedenim bile terkedecekken beni, ben insanlara "beni bırakma" diyerek kendimi rahatlatabiliyorum sadece.

En sonunda, kim olacak ki zaten?
Ruhum ve biraz toprak. Hepsi bu.

Hiç yorum yok: