2 Temmuz 2012 Pazartesi

keyfi.

saat iki olmuş ama farkında değilim. geç yatıp geç kalkınca ne gün kavramı kalıyor ne de saat. yine de rahatsız değilim. tatildeyim ve tatilde olmak fütursuzca uyuyup uyanmayı gerektirir. tıpkı ergenliğin gerektiğinde asi davranabilmek anlamına gelmesi gibi. yeri geldiğinde ileri geri konuşuyorum ama ergenliğin de hakkını veremedim. farkındalıklı ergen olmanın kötü yanı en ufak ergenlikte "şu an ergenlik yapıyorum lan. ahaha. ne komik ha." diyip insanın sıradan bireysel yaşamına geri dönmesine neden olmasıdır. başka da bir boka yaramıyor. bazen kendimi "nasıl çocuk yetiştirilir" klavuzu hazırlarken yakalıyorum, ama bunu da ergenliğe bağlayabileceğimizden emin değilim. daha çok benim obsesif olduğum konularla alakalı.

İstanbul'a geldiğim ikinci gün laptopumun ekranı elimde kalmıştı, ne yaptım ettim yenisini aldım. duvar kağıdı değiştirilemeyen bilgisayarı hala aklım almıyor ama alışmaya çalışacağım arkadaşlar. metin olmaya çalışıyorum. Bilgisayarda kafayı yemiş gibi oyun oynamadığım zamanlarda kedi yavrularına bakıyorum, home tv'den beyaz şaraplı yemek tarifleri öğreniyorum ve zaten saat iki olmuş oluyor. bir çaba harcamama gerek olmadan yaşayabiliyor olmak güzel. buna gerçekten ihtiyacım vardı. başka bir şehire gidip sadece bulduğum ilk duvarı izlemek istediğim zaman anlamıştım buna ihtiyacım olduğunu.

aynı zamanda afilli filintalar'ın tüm kitaplarına ihtiyacım var ki, bu sabrımı zorladığım derin konulardan biri. en son Sinek Isırıklarının Müellifi'ni okurken kelimeleri tek tek toparlayıp bir yerlere saklamaya çalışırken yakalandım ki bu psikolojik analizler açısından hiç iyi olmadı eminim.

uzun zamandır gerçek anlamda blog kullanmayınca içimde biriktirmiş olacağım ki ne var ne yoksa saydım. keyfim yerinde mi? yerinde. o zaman her şey güzel.

Hiç yorum yok: